7 Mart 2009 Cumartesi

Arkasına Saklanılan Kavramlar #1

Sonsuz sayıda kavramın arkasına saklanıldığının, içlerinin boşaltıldığının ve çıkar sahipleri tarafından kendilerine yontulduklarını söylemek çok mümkün. Son zamanların meşhur söylemi olan bilgi kirliliğinin asıl kaynağı olan kavram kargaşası yaratma hadisesi ve yaratılan yeni idealara körü körüne bağlanma durumu, hali hazıdaki yozlaşık düzenin gövdesini temsil etmekte. Bu "gövdesiz gövde"miz oldukça irdelenisi konulara sahip. Gündemin gidişatına göre bu başlık altına kısa kısa notlar yazmak istiyorum. Umarım üşenmem.

  • Hak: İslamcı kesim şiarı. Yeri gelir işçi sendikalarına yamarlar yeri gelir seçim sloganı yapıverirler. Onlara göre hak; kazanılan, uğruna mücadele edilen bir şey değildir de kadercilik anlayışı doğrultusunda doğuştan elde edildiğine inanılan, tanrının kullarına doğru orantısız pay ettiği ve yine kaderciliğin bir uzantısı olan tevekküle göre paya düşenden fazlasını aramanın isyankarlığa girdiği, teslimiyetçi bir idrak halidir. Hakdan anladıkları da helal-haram ikilisiyle sınırlı olup, "şükür etme" opsiyonları hep var olduğundan hak arayıp emeğin karşılığını bulmaktan ziyade hali hazırda olanla yetinip aza kanaat etmeye teşvik ederler. (Bok yiyesiciler!)

  • Küreselleşme: Liberallerin ve yeni nesil muhafazakarların mottosu oluveren kavram. Maksat; sınırlardan arındırılmış bir dünya, eşit bir düzen değil de çıkar çevrelerinden oluşan güçlü ortaklıklardan ibarettir. Avrupa Birliğinden dem vurup "küreselleşen dünyada yerimizi almalıyız" ile başlayan zoraki modernleşmenin başlatıcıları da olabilirler; kimlik bunalınımına girip "globalleşen dünyada türk evladının yeri" temalı vecizelerle yurdum insanına duydukları güveni de tazeleyebilirler. Nasıl olsa her yol Paris!

  • Laisizm: Şemsiye gibidir. Altına gireni kutsar, kemalist yapar. Kimi bünyelerde direkt "kamu alanı" oluşturduğu bile görülür. Yıllarca hilafet ile yönetilen halkın, laikliği tepeden inme almasına aldırış etmez; onları anlama yolunu seçip laikliği daha "anlaşır" yolla özümsetmezler ve sana her seferinde iki seçenek sunarlar: Ya laiksin ya şeriatçı! Tedrisata imam hatip'leri sokan, cemaatçiliği teşvik eden, halk üzerinde din istismarının başlatıcıları olan bu peklaik kesimin milenyum uzantılarının, meclis çatısı altında "fetva" vermesi, kuran kursu/çarçaf açılımları yapması, imamdan belediye başkan adayı seçmesi gibi new age abukluklara girmesi aslında ne denli tutarlı olduklarına bir işaret! (10. yıl marşı ile uzaklaşınız!)

  • Milliyetçilik: En işlevsel kavramlardan biri. Her koşula, her siyasi oluşuma ön ayak olabilir. Tesadüf eseri tabi olunan tebanın, "seçilmiş teba" olmasının idrakıyla şekillenir. Irk ayrımı yapanı da görülür, kendinden olmayan herkesi düşman adledeni de. İki ucu keskindir, ya seversin ya terk eylersin. Vatan/toprak/bayrak sevgisini göstermeyip bilim, sanat ya da kültür alanında çalışmalarla ortaya koyarsan vay haline! Bölücülükten moskofçuluğa sorosçuluğa kadar geniş bir yelpazede "sözde" ön eki alarak fişlenirsin. (Bu fikrin uzantısı olan milliyetçi sol adında bir fikir kabızlığı daha var, onu başka bir yazıda derinlemesine irdeleyelim.)

Hiç yorum yok: