11 Şubat 2009 Çarşamba

Uras Üzerine


Masal anlatan dedeler olur ya aha bu adam o tontonlukla diyalektiğe de bağlı kalarak anlatıyor sosyalizmi, çıkış yollarını, sistem açmazlarını, barışa duyulan özlemi, demokrasi anlayışını...

Yüzümde bir gülümseme iki elim çenemde dinliyorum. Kadife gibi bir sesi de var zaten. Huşu içinde dinliyorum. Sonra içim geçiyor. Uyuyup kalıyorum. Alışkın olmadığım bir tarz çünkü bu. Devrim ateşiyle yanan bünyelerden tükürükler saçacak kadar öfkeyle çıkan inatçı söylemler duymuşum hep. Bu tonda çıkmış bir ses karşısında afallıyorum. Evet, çoğu zaman mantığına hayran kalıyorum, anektodlarını ağzım açık dinliyorum, olay örgülerinin mükemmeliğini karşısında acziyet içerisinde kalıyorum. Doğru.

Fakat sosyalistlerin ellerini kollarını bağlayan, pasifize eden, fena halde miskinleştiren hali hazırdaki konjuktürün yanına bir de sosyalist dede'nin anlattıkları... Kalakalıyorum. Aktivist tadında yaşam formuna kulaç atıyorum. Durağanlaşıyorum. Durgun suya baraj kuruyorum. Sonra da iki elim çenemde neden elektrikler kesik diye söylenip duruyorum.


Oysa ki meclis'e tünel kazarak bin umut ile göndermiştik O'nu. Gider gitmez de çalışmalarına başlamış; meclisde basın toplantıları yapmış, Hrant'ın davasında adliye koridorları aşındırmış, Tuzla'da ki işçi ölümlerine dikkati ilk o çekmiş, 1 mayıs'da taksim meydan muharebesi'nde işçilerin yanında yer almıştı.
Bağımsız bir vekil olarak meclis kürsüsünden seslenmenin zorluğunu aklımdan çıkarmadan düşünüyorum: Tüm iyi niyetli, sağ duyulu didinişleri, "69 seçimlerinden beri meclise giren ilk sosyalist vekil benim" diyen birinden beklenenler değil malasef. Liberal söylemlerle oportinizme yelken açması,
ergenekon açmazında sıkışıp kalması, parti içi huzursuzlukların sonucunda dev-yol'culara seçim kaybetmesi vs. ile de üzerine yazılan/çizilen argümanlar doğrulanmakta.


Can sıkıcı ama durum şimdilik bu.

Hiç yorum yok: