15 Şubat 2009 Pazar
Sonbahar
"Hayata dönüş operasyonu daha derinlemesine işlenebilirmiş.
En güzel yıllarını sosyalizme vermiş olan adam neden devamlı olarak eskilerden dem vurup "bizim zamanımızda" ile başlayan destansı hikayeler anlatmadı ki.
Hem final sahnesinde annenin gözyaşları perdeden taşarcasına gözümüze sokulmadı ayrıca oğluna ölmeden yakın çekimde sarılmadı da ki o yüzden ağlayamadık inanır mısın.
Diyaloglar az.
Sinema sanatıyla fotoğrafçılık karışıtırılmış.
Hemşince kulak tırmaladı.
Çok sıkıcıydı."
Hazırlıklı olmak lazım. Zira bunları duymak çok olası.
Malum, sinamotografik bünyelerimiz histerik çağan ırmak sinemasının buyunduruğu altında. Karşılaştırma opsiyonlu beyinlerin acımasız eleştirileri hep olucaktır. Ama kaileye almamak lazım. Ki "boynumuzun borcu" olan selamımızı içtenlikle verebilelim.
Filme gelecek olursak; -ki izleyenler okursa daha çok tat alacaklardır- film boyunca yamaçtaki tahta yatağında yani tabutunda çok şeyden habersiz bir halde annesine, arkadaşlarına hiç bir şey açık etmemek adına olağanüstü sakinlikle son günlerini geçiren, içindeki sonsuz hıncı sadece karadenizin uçsuz bucaksız ormanında tek başına çığırarak atmaya çalışan fedakar adama; karadeniz'in azgın dalgaları karşısında bir başına duran cesur adama; son günlerinde bile bir şeyler öğretmek, öğrenmek için çabalayan bilim aşığı adama; yema'sının biricik isteğini ciğerlerinin iflas edeceğini bile bile yerine getiren tulum aşığı, karadeniz aşığı adama; kızıl bayrağa sarılı tabutla Karadeniz'ine gömülen (aslında yeşeren) devrimci adama; aşkına; inancına; sosyalizm ideali uğruna heba ettiği en güzel yıllarına duru bir selamdı bu film.
Tüyleri diken diken eden, eksizsizce verilen bir selam. Gecikmiş de olsa yerine getirilebilmiş bir selam...
(Özcan Alper'e ve de filmin müziklerini yapanlara ayrıca bir selam!)
Fragman için: http://www.youtube.com/watch?v=URyq-tQE-tk
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
hem politik hem futbolik. sevdim burayı.
:= )
Yorum Gönder